Büyüyünce Anladım?

Anladım sanırım. Tam olarak benden beklenen şeyi mi anladım bilmiyorum ama anladım bir şeyler. Yetişmek, yetişkin olmak, yetmek; geç kalmışlık hissiyle geliyor. Büyünce anlarsın demişlerdi, nihayet ve ne yazık ki sanırım anladım; çocukluk ve yetişkinlik arasındaki fark, bir yerlere ve bir şeylere geç kalmışlık hissi. 

Bugün bin bir işin içinde (!), kendime 20 dakika ayırıp binanın alt katında yeni açılan havuza gideyim dedim, sadece 20 dakika hiçbir şey düşünmeyeyim, hem spor hem meditasyon olsun bana. İşim bitince saate baktım yarım saat olmuş, oo dedim çok oldu, geç kalmışım. Üstelik yalan yok biraz da sıkılmışım. Oysa çocukken saatlerce yüzüyor, havuzda denizde inanılmaz eğleniyor, hiç sıkılmıyorduk. Neden diye sordum kendime, neden böyle hissediyorum. Bir yerlere gitmem lazım, bir şeyleri yetiştirmem lazım, işim var, gücüm var, yapmam gerekenler var. Sürekli saate bakıyorum, dakika sayıyorum, acele et bir an önce eve git gizem, bir an önce işe otur, bir şeyler yap. 

Oysa düşününce benden beklenen hiçbir şey yok, ben bu hayatı kendim için yaşayabileyim diye çok çabaladım. İşi bıraktım, anneliği erteledim, tüm sevdiklerimle bu konuyu masaya yatırıp uzun uzun konuştum. Bana bağımlı olacak olan herkesten uzak durdum. Sonradan anladım ki hep kendime takıldım, kendi beklentilerimin altında ezildim, kendime yetemedim, kendime tam gelemedim.  Çabaladım, hala çabalıyorum. Kendime rağmen, kendimle, kendim için yaşayabileyim diye. Ama bir türlü bu geç kalmışlık hissinden kurtulamıyorum. 

Bir an önce varayım şu yere, bir an önce işime girişeyim, bir an önce çalışmaya başlayayım, bir an önce şu dersi bitireyim, bir an önce yemeği yapayım, bir an önce temizliği tamamlayayım, çamaşırları atayım, çocukları yıkayayım, eşime çay koymam gerek, ama dur daha şu masa örtüsünü işlemeyi bitiremedim, öf dur bebek ağlıyor, uykunun sırası değil, akşam yemeği geçe kalıyor, kuaföre gidip saatler harcayacak vakit yok, çok şey var gün yetmiyor, evde iş var gün geçmiyor, trafik var yol bitmiyor… Derken hayat sona eriyor. 

Çocuk olmanın en güzel yanıymış meğer anda olabilmek, anda kalabilmek, anın tadını çıkarabilmek, bir an sonrasını düşünmek zorunda kalmadan, geç kalmışlık hissi yaşamadan, hiç acelen olmadan, bir şeylere yetmen gerekmeden.  

Yetişkin kelimesinin kökü yetmek, ama yetişkinliği çocukluktan ayıran şey bir türlü yetememek, yetmek zorunda olmak, yetmeye çalışmak ama hiç başaramamak, ne garip. Kontrol edemiyorum, uyuyunca geçecek bir his bu sadece, onda da alarm kuruyorum. Yatarken bile, yarına geç kalmayayım diye düşünüyorum. Sadece basit ve kısa bir an bile geç kaldım, yapmam gereken var, acele etmeliyim düşüncelerinden çıkıp gidemiyorum. Nereye, neden, ne zamana bilmiyorum. 

Büyümek böyle bir şey miymiş? Kendinden başka şeyler için yaşamak? Hep acele içinde, hep koşarak ama hiç yetişemeyerek çünkü varacak bir yer bile yok? Hiç dinlenemeden, hep yorgun, hep yetersiz. Şunu da yapayım, şu da bitsin, şu da tamamlansın, şuraya da yetişeyim, bunu da başarayım, oraya da varayım, vakit harcamadan bir an önce ilerleyeyim, diğer işe geçeyim, yarın da olsun, öbür gün de sonra yıllar geçsin de bunlar da bitsin, şunlar da başarılsın, şunlara da tik atılsın. Çabuk olalım, acelem var, geç kalamam, işlerim var… Sonra… Sonra da öleyim gideyim işte. Bu kadar.