Bu odaya ilk girişim daha dün gibi, sanki azıcık uzansam elle tutacağım… Saat 1’e geliyordu ve tüm sırtım ağrı içindeydi iki tane valiz, bir sırt ve bir kol çantası taşımaktan, uçağımı kaçırmış, alt üst etmiştim tüm planları, buz gibi bir otobüse binmiştim ve altı saat yolculuk etmiştim. Öyle yorgundum ki uykuyu bile kaldıramıyordum.
Oda da soğuktu çok, soğuktu ve boştu. Kapıdan girince bir kaç saniye durup içeriye baktım, hoşgeldim, dedim. Çarşaf bile yoktu, monttan yastık yaptım, şallardan örtü, kaç kat giyindim hatırlamıyorum, gerçekten o kadar soğuk muydu yoksa ben mi üşüyordum günün yorgunluğu ve sonrasının bilinmeliğiyle bilmiyorum. Sabahın ilk ışıklarıyla çehresi değişti duvarların, hafifçe ısındı, işte dedim, burası bu yıl benim evim olacak.
Çıktım dışarı ama bilmiyordum, ve bilmemek öyle keyifliydi ki, bazen yeniden unutsam diyorum, tekrar tekrar keşfetsem. Böyle hissettiğim sadece tek bir kişi daha var hayatımda, tekrar tekrar sevmeyi öğrenmek istediğim tek bir kişi var.
Zordu elbet, öğrenmek zordu, gidip gelmek, alışveriş etmek, paketleri taşımak… Ama sonunda o boş ve soğuk oda benim oldu, kendi karakterime ve zevkime göre şekillendirdim, kaloriferler de çalışıyordu. Fotoğraflar asıldı duvarlara, küçük notlar asıldı, işin keyif kısmı başladı.
İlk günler nasıl geçecek zaman diyordum, koskoca yıl nasıl bitecek. İşte bitti, odamla paylaştığım son gecelerdeyim. Fotoğraflar indi ve eşyalar valizlere yerleşti, atılacaklar atıldı, verilecekler verildi. Oda bir sonraki misafiri için temizlendi.
Gideceğimi hep biliyordum da böyle ani tezahür etmesini beklemiyordum, ne çabuk geçiyor zaman, günler yitip gidiyor hissettirmeden. Şaşırıyor insan, hayattaki tek ve net gerçeklik olan, kesin olan zamanın işleyişine şaşırıyor, inanamıyor.
Zor elbet, öğrendiklerini, alıştıklarını bırakmak zor, rutinini bırakmak zor. Basitti belki, uyanıyor, spora gidiyordum, sonra yemek, sonra varsa ders, sonra yazıyordum veya okuyordum, arkadaşlarla kahve içmeye gidiyordum, zaman zaman alışveriş… Basitti ama mutluydu, benimdi. Yeni insanlar tanıdım geride bırakmak zorunda olduğum, çok sevdiğim yerler gördüm, huzur bulduğum bir düzeni tattım. Evet mükemmel değildi, insan faktörü olan hiçbir şey mükemmelliği bulamaz zaten ama gülümsetiyordu beni, bir başkaydı burası, burada kimliğimi yaşama özgürlüğüm vardı, bir önceki yazımda dedim, tanısam belki de bunu kaybedeceğim, tanıdıkça çirkinleşecek burası da ama bu bir yıl içinde neden kendi ülkemde yok dediğim şeyler gördüm, tabii burada da lahmacun, iskender filan yok, neyleyim böyle memleketi ama işte, buradan öğrenebileceğimiz bir kaç şey var. Söylenmiyorum, aksine öğrendim, geriye dönüp umudum olduğu sürece bunları ülkeme kazandırmak için çalışacağım, bir birey için yaşanan üzücü olayları internette kınayıp geçmekten daha faydalı.
Neyse, her ne kadar benim alanım olsa da böyle konulara girmeyelim pek çünkü bu bir veda yolculuğu…
Ey güzel şehir, dilerim beni konuk etmekten memnun kalmışsındır, ben burada konuk olmaktan memnunum, yeni yerler ve yeni insanlar gördüm, yepyeni bir düzen, bir anlayış, bir kültür keşfettim. (Yemeklerinizi görmesem de olurdu.) Bir yıl kısa bir süre insan ömrü için ama önemli olan neler ve ne kadar yaşadığın değil, yaşadıklarından neler çıkarabildiğin, neler öğrenebildiğin, deneyim dediğin salt yaşadıklarından ziyade onlardan ne kadar faydalanabildiğin. Ve işte ben, yeni bir ‘gizem’ oldum, akademik olarak öğrendiklerimden öte, yepyeni bir bakış açısı geliştirdim. Teşekkür ederim.